Saglik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Saglik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Ocak 2010 Cumartesi

Anne Sütünün Faydalari

Merhabalar Değerli Ziyaretçilerimiz ;

Bebeklere ilk 6 ay anne sütünün önerildiğini hepimiz biliriz fakat neden anne sütünün önerildiğini birçoğumuz tam bilmiyoruzdur ya da hiç bilmiyoruzdur.

Anne sütü, bebeği resmen abluka altına alıyor ve kesinlikle virüslerin bulaşmasına izin vermiyor.

İşte konumuzun ayrıntıları :


Anne Sütünün Faydalari


Anne Sütünün Faydaları

Anne sütü ile emzirme ne kadar uzun ise anne sütünün bebek ve anne için faydaları da o kadar fazla olur ve o kadar uzun sürer. Dünya Sağlık Örgütü ve Amerikan Pediatri Akedemisi anne sütüne mümkün olduğunca uzun, en az 1 yıl süreyle devam edilmesini önermektedirler.

Anne sütü ile emzirme ne kadar uzun ise anne sütünün bebek ve anne için faydaları da o kadar fazla olur ve o kadar uzun sürer. Dünya Sağlık Örgütü ve Amerikan Pediatri Akedemisi anne sütüne mümkün olduğunca uzun, en az 1 yıl süreyle devam edilmesini önermektedirler.
Bebek için faydaları:

Bebeğinizi bazı hastalıklar ve enfeksiyonlardan korumaya yardımcıdır. İçerdiği koruyucu maddeler nedeniyle anne sütü alan bebeklerde kulak enfeksiyonu, allerjiler, kusma, ishal, bronşit, bronşiolit, menenjit daha az sıklıkta görülür. Anne sütünün içeriği bebeğin değişen ihtiyaçlarına göre değişim gösterir. Sabah ile akşam içeriği farklıdır. İlk ayda üçüncü aydan daha farklıdır. Bebek prematüre doğmuşsa prematüre bebeğin ihtiyaçlarına göre farklılık gösterir. Bebek için sindirilmesi en kolay olan besindir. Bu nedenle bebekler daha sık beslenmek ister ve daha iyi kilo alırlar. Ayrıca karın ağrısı, gaz sancısı ve kabızlık daha az sıklıkta görülür. Anne sütü alan bebeklerde "ani beşik ölümü sendromu (SIDS)" daha az sıklıkta görülür. Temas, sıcaklık ve yakınlık sağlayarak emzirme ile anne ve bebek arasında özel bir bağ oluşur. Bebeğin ruhsal gelişimi için faydalıdır. Hazırlama zahmeti yoktur ve istediğiniz her zaman mevcut, kullanıma hazır, temiz ve uygun sıcaklıktadır. Maliyeti yoktur. Çevre kirliliğine yol açmaz. Emzirme ile en iyi çene, dişeti ve diş gelişimini sağlanır.

Anne için faydaları:

Kalori yakmanızı sağlayarak doğum öncesi kilonuza dönmenize yardım eder. Over (yumurtalık) ve göğüs kanseri riskini azaltır. Kemik yoğunluğunu artırır. Adet kanamalarının başlamasını geciktirir. Doğum sonrası uterusun normal boyutlarına dönmesine yardım eder.

Bebeğinizi ilk kez emzirirken:

Bebeğinizi emzirirken ona doğanın sunduğu en iyi besini veriyorsunuz. Bu nedenle, ilk günlerde bazı zorluklar yaşasanız bile pes etmeyin. Sonuçta emzirebilmek ve yaşamın ilk 6 ayı boyunca saf anne sütü verebilmek sizin bunu yapma arzu ve inancınıza bağlıdır. "Ben bunu yapacağım" dediğinizde işin %90'ı çözülür. Bu yeni beceriyi bebeğinizle birlikte sizde öğreneceksiniz. Önceleri nasıl emeceğini bilmiyor ve uzun süre emmeye uğraşıyorsa üzülmeyin, biraz sabırlı olun. İlk haftaları atlattıktan sonra, bebeğinizi aylar boyunca başarı ile emzireceksiniz.

Bebeğiniz emmeye başladıktan sonra yanma veya acı hissederseniz bebek memeyi yanlış yakalamış olabilir. Bu durumda derin bir nefes alıp gevşemeye çalışın. Bebeğiniz huzursuz ve sinirleniyor ise pozisyon ve tekniğinize mutlaka tekrar göz atın; çünkü büyük ihtimalle burada bir sorun vardır. Bebeğinizin ağız köşesinden parmağınızı sokun, emzirmeye ara verin ve tekrar deneyin. Endişe etmeyin ve doğru pozisyona gelene kadar tekrar deneyin. Meme uçları hassaslaşmazsa emzirme ağrılı değildir.


Doğru emzirmenin püf noktaları:

Emzirmeye başlamadan önce mutlaka ellerinizi yıkayın. Rahat bir koltukta dik oturun; ayaklarınızı ve belinizi destekleyin. Yatakta iseniz sırtınızı yastıklarla destekleyin. Bebeğinizi doğru pozisyonda emzirdiğinizden emin olun. Başarılı bir emzirme için en önemli faktörlerden biri onun doğru pozisyonda olduğudur. Emzirme süresince rahatlatıcı bir müzik dinleyin. Bebek emerken burun deliklerinin meme tarafından kapatılmamasına özen gösterin. Göğüs uçlarınızı yalnız su ile temizleyin. Karbonatlı su kullanmayın. Emzirme sonrası ise kendi sütünüzü göğüs uçlarına sürün. Emzirme sütyeni kullanın. Elbiseleriniz emzirme için kolay açılabilir olsun. Evde rahatsız edilmeyeceğiniz bir yer oluşturun. Bazı zamanlarda bebeğinizi düşünün, sütünüzün artmasına yardım eder. Sigara ve alkol kullanmayın. Sütünüzün miktarını azaltabilir. Bebeğiniz ve sizin için faydalı değildir.

Ne kadar sıklıkla emzirmelisiniz?

Bebeğinizi acıktığı her zaman emzirin. Anne sütü alan bebekler, mama ile beslenenlere göre daha sık emerler. Anne sütü çabuk sindirildiğinden mideden boşalması daha hızlı olur. Bu nedenle başlangıçta bebeğiniz 1-2 saat arayla emmek isteyebilir. 1-2 ay sonunda bebeğiniz gece daha fazla uyumaya başlayacak ve emme araları uzayacaktır.
Bebeğinizin acıktığını şöyle anlayabilirsiniz:
Göğsünüze ilgi gösterir. Ağzını açar, aranır. Emme hareketleri yapar. Ağlar. Bazı bebekler uykulu olurlar ve uyanmakta zorluk çekerler. Yaklaşık 2- 3 hafta yeterli miktarda emmeden bebeğinizin uyumasına izin vermeyin. Eğer bebek emmek istemiyorsa ve son beslenmeden 3- 4 saat geçtiyse uyandırın ve emzirin.

Emzirme süresince nelere dikkat etmelisiniz?

Eğer ilaç kullanmanız gerekirse mutlaka doktorunuza danışın. Bazı ilaçlar bebeğiniz için zararlı olabilir. İlaç almanız gerekiyorsa emzirdikten hemen sonra alın. Alkol kullanmayın. Sigara içmeyin ve bebekle aynı ortamda sigara içilmesine izin vermeyin. Kafein içeren içeceklerden uzak durun. Kafein bebekte uykusuzluk, sinirlilik yapabilir. İştahsızlığa neden olabilir. Kafeinsiz kahve ve çaylar deneyebilirsiniz. Kola ve asitli içeceklerden uzak durun. Bazen bebeğiniz inek sütüne allerjik olabilir. Bu durumda bebek emdikten birkaç dakika veya birkaç saat sonra başlayan ishal, döküntü, huzursuzluk veya gaz oluşabilir. Bebeğinizin inek sütüne allerjisi olup olmadığını anlamak için 2 hafta süreyle tüm inek sütü ürünleri (inek sütü, peynir, yoğurt) anne diyetinden çıkarılmalıdır.

Bebeğinizin yeterli süt aldığını nasıl anlayabilirsiniz?


İlk haftalarda bebeğinizin yeterli süt alıp almadığını merak etmeniz doğaldır. Özellikle bebeğiniz sürekli emmek istiyorsa ve sürekli huzursuzluk yapıyorsa. Bebeğinizi emmek istediği her zaman emzirin.

Yeterli beslendiğinin en önemli bulgusu bebeğinizin düzenli tartı almasıdır. İlk bir haftadan sonra düzenli bir şekilde tartı almaya başlar. İlk bir hafta çoğu bebek doğum kilosunun altına düşer, ancak 2. haftanın sonunda doğum kilosunu yakalamalıdır. Açık sarı renkte günde 5-6 kez idrar yapmalıdır. İlk bir haftada günde en az 2 kez kaka yapmalıdır. 1- 4. haftalarda günde en az 5 kez kaka yapmalıdır. Emzirmeden önce şiş ve dolgun olan göğüsleriniz bebeğiniz emdikten sonra yumuşamalıdır.

Anne sütü alan bebeklerin tüm ihtiyaçları anne sütü tarafından karşılanır. İlk 6 ay ek olarak su ve vitamin takviyesine ihtiyaç yoktur (D vitamini hariç).


Anne Sütünün Sağılması ve Saklanması

Bebeğinizden uzak kaldığınız durumlarda da bebeğinize anne sütünü verebilirsiniz. Bu önceden göğüslerin sağılması ve gerekli olduğunda bebeğe verilmesi şeklinde olur. Göğüslerin sağılması için elektrikli veya elle çalışan süt çekme pompalarına ihtiyacınız var.

Hazırlanma ve Temizlik

-Göğüslerinizi sağmadan önce mutlaka ellerinizi yıkayın.
-Göğüslerinizi temiz tutmak için günde bir kez banyo veya duş almak yeterlidir.
-Her kullanımdan önce pompanın setlerini sıcak sabunlu su ile yıkayınız.
-Hastaysanız ve bir ilaç almanız gerekiyorsa doktorunuza danışınız.

Sütün Toplanması

-Her seansta sağdığınız sütü plastik, temiz bir şişeye veya plastik süt toplama poşetlerine koyabilirsiniz.
-Şişeleri ucunda emziği olmadan kapak ile sıkıca kapatınız. Poşetler ise lastik bir band ile kapatılabilir.
-Sağdığınız ve poşetlediğiniz her sütün üzerine bebeğinizin ismini ve tarihi yazmayı unutmayın.

Anne sütünün saklanması

-Sağdığınız sütü dondurmadan 72 saat ve dondurulmuş sütü erittikten sonra 24 saat buzdolabında (+1 ile +4 oC arasında) saklayabilirsiniz.
-Buzlukta (-7 ile -2 oC arasında) 3 haftaya kadar saklanabilir.
-Derin dondurucuda (-18 oC’nin altında) 6 aya kadar saklanabilir.

Donmuş sütü eritme

-Buzdolabında yavaş olarak eritiniz (100 cc sütün erimesi birkaç saat sürebilir).
-Sıcak suyun altında bir kap içinde daha hızlı olarak eritme de yapılabilir.
-Donmuş sütü oda sıcaklığında bekleterek eritmeyin.

Sütün ısıtılması

-Soğuk süt, akan ılık su altında veya bir biberon ısıtıcısında ısıtılabilir.
-Sütü fazla ısıtmayın. Sütün kesilmesine ve bazı proteinlerin hasar görmesine neden olabilir.
-Sütü eritmek veya ısıtmak için mikrodalga fırınların kullanılması önerilmemektedir.

Diğer önerilerimiz:

-Sütü 1 saatten fazla oda ısısında bırakmayın.
-1 saatten fazla oda ısısında bırakılmazsa ısıtılarak tekrar kullanılabilir. İkinci kullanımdan sonra kalan sütü atmalısınız.
-Eritilmiş sütü tekrar dondurmayın.
-Sütü buzdolabın kapağına koymayın.
-Sütler bir termos içinde buz ile birlikte taşınmalıdır.

Uzm. Dr. Alper SOYSAL

Boyun Ağrisi Nedenleri

Merhabalar ;

Sürekli yaşanan bir sorundur. Durup dururken hiçbirşey yokken boynumuz ağrır. Aslında pek önemsemeyiz fakat geçmeyen boyun ağrısı birçok hastalığa davetiye çıkarıyor. Sürekli bu sorunu yaşayan ziyaretçilerimize buradan seslenelim. Kesinlikle bir doktora başvurulması gerekir. Hiçbir hastalığın küçümsenmemesi gerektiği gibi boyun ağrısının da küçümsenmemesi gerekir.



Boyun Ağrisi Nedenleri



BOYUN AĞRISI

Yaşamının bir döneminde boyun ağrısından yakınmayan insan oldukça azdır. Boyun ağrıları, boyun omurgasını oluşturan kemiklerin, eklemlerin, omurların arasında yer alan disklerin ve omurga etrafındaki kas ve bağların bozukluğu sonucu oluşur.

Boyun ağrısına yol açan hastalıklarda ağrı bazı olgularda sadece ensededir. Bazı olgularda ise enseden başa, sırta, kollara ve hatta göğüse doğru yayılabilir. Sıklıkla hastanın boyun hareketlerinde kısıtlılık oluşur. Kola ve ele yayılan uyuşmalar, ellerde güçsüzlük hissi, baş dönmesi, sersemlik hissi sık dile getirilen yakınmalardır. Boyun ağrısı bazen kişinin günlük yaşam aktivitelerini etkileyerek yaşam kalitesini bozabilir.

Boyun ağrısına yol açan hastalıklar çok çeşitlidir: boyun fıtığı, disk dejenerasyonu, boyun omurgasında artroz (kireçlenme), miyofasyal ağrı sendromları, tekrarlayan strese bağlı zedelenme sonucu gelişen ağrılar.

-Tekrarlayan strese bağlı ağrı: Tekrarlayan aktivitelerde bulunma kötü pozisyon ve psikolojik stres ile birleşince “aşırı kullanmaya bağlı zedelenme” tablosunu ortaya çıkarır. Uzun süre başın öne eğilerek veya aşırı yukarı kaldırılarak çalışılması kas yorgunluğu ve kas kısalmasına yol açarak boyun ve sırt ağrısına neden olur. Çalışma koşulları ve bilgisayar kullanımının artması nedeniyle sık karşılaşılmaktadır.

-Boyunda kas kaynaklı ağrı (miyofasyal ağrı): Boyun ve sırtın üst kaslarında ağrılı kaynağı olan tetik noktalar mevcuttur. Nedeni tam bilinmemekle beraber çok sayıda insanda görülmektedir.

-Boyun zedelenmeleri: Boyun başı taşıdığı ve çok hareketli olduğu için zedelenmelere çok açıktır. Motorlu araç kazası, dalma, spor kazası ve düşmeler sonucu boyunda zedelenmeler kolaylıkla oluşabilir. En çok kas ve bağlar gibi yumuşak doku zedelenmeleri oluşsa da, bazı ağır yaralanmalar boyun kemiklerinde kırık ya da kaymaya yol açarak omurilik zedelenmelerine neden olabilirler.

-Boyun fıtığı: Omurgayı oluşturan kemiklerin arasındaki diskin zamanla zayıflamasıyla disk içeriği dışarıya doğru fırlar. Fıtıklaşma sonucu sinir kökü ya da omuriliğin üzerine baskı oluşabilir. Sinir kökü sıkışması ile kola ve ele yayılan şiddetli ve yanıcı ağrı, uyuşma, karıncalanma, ileri olgularda da el veya kolda kas güçsüzlüğü görülebilir.

-Disk yapısının bozulması (disk dejenerasyonu): Boyun omurgasını oluşturan kemiklerin arasında yer alan diskler şok emilimi görevini görür. 40 yaşından sonra diskin normal-jelatin yapısı bozulur. Disk dejenerasyonu daha çok ilerleyen yaşla oluşmakla beraber, yaşam tarzı, genetik, sigara içme, beslenme ve fiziksel aktivite özellikleri tarafından da etkilenir.

-Kireçlenme: Boyun kemikleri arasındaki eklemlerin yapısında bozulmalar sonucu gelişir, genellikle yaşla beraber artar. Başın arka tarafında kronik ağrıdan yakınabilirler.

-Tümörler, enfeksiyonlar ve omurga kemiklerindeki doğuştan olan anomaliler.

Nasıl önlem alınmalı?

Boyun duruşunun (postür) düzgün olması ve boyun-sırt bölgesinin güçlendirilmesi, boyunda travmadan ve tekrarlayıcı stresten kaçınma, düzgün beslenme ve fiziksel aktivite yapma, sigarayı bırakmak, iş yerinde ergonomik düzenlemeler yapmak gereklidir.

Boyun ağrısı çekenlere öneriler

- Çalışmanıza sık ara verin. Masada veya arabada otururken kısa aralar verip ayağa kalkın, kısa yürüme ve gerinme egzersizleri yapın.

- Çalışma sandalyenizi ve bilgisayarınızı ayarlayın. Otururken kalçalarınızın hizası dizlerinizden hafifçe daha yukarıda olmalı, baş ve boyun doğru pozisyonda olmalıdır.

- Çok sayıda veya kalın yastıkla yatmayın, televizyon izlerken kanepenin koluna başınızı dayayıp uyuyakalmayın!

- Telefonun ahizesini omuz ile boynunuzun arasına sıkıştırarak konuşmayın.

- Germe ve güçlendirme egzersizleri yapın. Omurga sağlığı için yürüyün ve yüzün.

Boyun ağrılarının tedavisi
Çoğu boyun fıtığı olguları ameliyat dışı yöntemlerle iyileşebilmektedir. Ancak, boyun fıtığı nedeniyle mesane ve barsak fonksiyonlarında bozulma, tedaviye rağmen kas gücü ve duyu kusurunun ilerlemesi, sinir kökü baskısına bağlı ağrının tedavi ile giderilememesi durumunda cerrahi tedavi uygulanır.

-Fizik tedavi: Olguların çoğunda fizik tedavi ile düzelme sağlanabilmektedir. Kas gevşemesi ve yumuşak doku ağrılarını gidermek için yüzeysel ısı (örn. kızıl ötesi ışın) , derin ısı (örn. ultrason) ve elektriksel uyarı (örn. TENS), sinir kökü ağrılarının ve baskısının azaltılması için traksiyon yöntemleri kullanılır.

-İlaç tedavisi: Boyun ağrılarında ağrı kesiciler, antienflamatuar ilaçlar, kas gevşetici ilaçlar, uyku düzenleyici ve antidepresan ilaçlar kullanılabilir. İlaç tedavisinin mutlaka hekim tarafından düzenlenmesi gereklidir.

-Bazı olgularda elle yapılan tedaviler olan spinal mobilizasyon ve manipulasyon tedavileri de oldukça yüz güldürücüdür. Ancak mutlaka bu konuda eğitimli ve deneyimli hekimler tarafından uygulanmalıdır.

-Yumuşak doku veya boyun eklemlerine ya da epidural aralığa enjeksiyon uygulamaları da uygun olgularda faydalıdır.

-Boyun ağrılarında özellikle akut dönemdeki boyun zedelenmelerinde boyunluk verilebilir. Uzun süreli veya devamlı kullanımda boyun kaslarında zayıflama ve boyun hareketlerinde kısıtlılık gelişebileceği için kısa süreli kullanım önerilmektedir.

-Rehabilitasyon: Hangi tedavi uygulanırsa uygulansın, kalıcı bir iyileşme için doktor tarafından düzenlenen boyun egzersiz programı tedavinin esasını oluşturur. Egzersiz programı her hasta için ayrı düzenlenir. Postür düzeltici egzersizler, boyun kaslarını germe egzersizleri ve boyun kaslarını güçlendirici egzersizler uygulanır.

Uzm. Dr. Hilal Yıldız-Alman Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı

8 Ocak 2010 Cuma

Şeker Hastaliği

Şeker Hastalığı

Merhabalar ;

Bugün sizler için muhteşem bir konuyu daha açıklayacağız. Şeker Hastalığı yıllardır yaptıkları araştırmaları bizlere soran doktor arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Buyurun yaptığımız araştırmaları sizler için sitemizde paylaşalım ...

Şeker Hastalığı



Diabet, diğer adıyla şeker hastalığı, sık görülür ve ciddî sonuçlara yol açar.Pankreasın ürettiği insülinin yetersizliği veya etkisizliğinden kaynaklanır. İnsülin olmayınca, besinlerle aldığımız şeker ve diğer besin unsurları, ihtiyaç duyan hücrelere giremez. Böylelikle, hücreler şekersizlik çekerken, kanda şeker normal değerlerin üstüne çıkar. Kanda şekerin çok artması, zehir etkisi yaratır ve vücudun tüm hücrelerini tahrip eder. Vücut, sürekli olarak kanda bir miktar şekere (glukoza) ihtiyaç duyar. İnsülin kan dolaşımındaki glukozu hücrelere taşımakla görevlidir. İnsülin pankreas tarafından üretilen bir hormondur.
Hücrelerdeki glukoz, günlük yaşamımızı devam ettirmeyi sağlayacak enerji kaynağıdır.

Hipnoz Nasil Yapilir

Hipnoz Nasil Yapilir

Merhabalar ;

Bugün sizler için muhteşem bir konu açıklayacağız. Yıllarını vermiş olan doktor arkadaşlarımızın açıklamış olduğu konuları bizlerde sizler için çok zaman harcayarak yapamaya çalışıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Buyurun Hipnoz Nasil Yapilir isimli konuyu sizlere açıklayalım ...

Hipnoz Nasil Yapilir



Hipnoz veya ipnoz bir insanı yarı bilinçli bir durumda kendinden geçirmek (trans hali), telkine daha uygun kılmak demektir. Hipnozu bir tedavi aracı olarak (hipnoterapi) ilk kullanan Anton Mesmer olduğu için bu olaya mesmerizm, hayvansal man yetizma, odil gücü, yaratılmış uyurgezerlik (somnambulizm) adları da verilmiştir.

insanlar çok eskiden beri kişileri etkilemek, çevresini gücü altına almak için bu yön temi kullanmışlardır. Hipnoz bir insanda doğuştan mevcut telkine yatkınlığı artır mak demektir. Öyle ki ipnoz yapılan kim se açıklıkla trans haline sokulmakta, ip notizmayı yapanla o kişi arasında ilişki ku rulmakta, uyutulmuş kişide ipnoz durumu na özgü haller görülmektedir. Mesela bazı vücut bölümleri hissizleşmekte, unutulmuş anılar canlanmaktadır. Ancak derin translı ipnotizma çek az insanda yaratılabilir.
Hipnotizmanın aslı, beynin bir bölümünün tekdüze bir şekilde uyarılması veya inhibisyen yaratılması ya da uyutulmasıdır.

Braid hipnotizmayı parlak bir ışığa devamlı bakmakla sağlanacak bir uyku hali şek linde tarif etmiştir. Hipnoz bir tedavi ara cı olarak uygulanırken, hekim hastayı ha zırlamalı, onu hipnoz ile ilgili söylenti ve tiyatrolardaki gösterilerin yarattığı yersizkorkulardan kurtarmalıdır. Hipnozda; kullanılan telkin yöntemleri, hekimin kişiliği nin gücü, hastanın işbirliği ve telkine yat kınlığı önem taşımaktadır. Bütün vakalar da hastanın gittikçe daha çok gevşediği] ve bir uyku haline geçtiği ve hipnoza yat kın kişilerin, birkaç seanstan sonra uyku yani hipnoz durumuna geçtikleri görülmek tedir.

Hipnoz değişik amaçlarla tıpta kullanıl maktadır. Örneğin ağrısız doğum yaptır mak, ilaçla uyutmadan bozı ameliyatları gerçekleştirmek, hipnoanalizde formel psi koterapi uygulamak ve bazı alışkanlıklar dan kurtarmak amacıyla kullanılmaktadır.

Hipnotizmaya saygı uyandıran ve onu ba şarı ile kullanan doktorlar arasında Braid, Elliotson ve yurdumuzda da rahmetli Dr. Hüsnü Öztürk sayılabilir. Hindistan’da ça lışan Esdaile adlı askeri bir yargıç hipnoz yoluyla ameliyat yapmaktaydı. Hipnozun sakıncaları güvenilir olmaması (herkes hipnotize edilemez), hipnotizmayı yapan ki şiler arasında transfer denilen ve hasta nın hipnotizmayı yapana aşırı bağlılığı di ye nitelendirilebilen bir ilişkinin belirmesi, bazen de kişiye garip telkinlerin yapılabil mesidir. Ayrıca birçok hekimin mizacı hipnoterapi için uygun değildir. Bu nedenlerle günümüzde psikoterapi için yapılacak hipnoterapide thiopenton (penthotal) denen ilaç kullanılmaktadır. Damardan verilen bu ilaçla hastada bir gevşeme ve yarı uyku hali meydana gelmektedir.

27 Aralık 2009 Pazar

Down Sendromu


Merhabalar ;

Bu yazımızda sizlere

Down Sendromu

hakkında bilgiler vermek istiyoruz.

Hepimiz çevremizde görmüşüzdür. Bu hastalığın önemli özelliklerinden birisi de hastalığa yakalananların birbirine benziyor olması. Yani down sendromu 'na yakalanan bir kişi, dış görünüş olarak hastalığı taşıyan diğer kişilere benziyor.

İsterseniz önce konu hakkında uzman olan hocamızın sözlerinden oluşan videodan sonra yazılı bilgilerimize geçelim.




Şimdi de isterseniz yazılı anlatımımıza geçelim.

DOWN SENDROMU

Down sendromu her ırktan, yaştan ve ekonomik seviyeden insanı etkilemektedir. Başlıca ortaya çıkış nedeni kromozom anormalitesidir ve yaklaşık olarak her 800 ila 1000 doğumdan 1 inde görülebilmektedir. Amerika Birleşik Devletlerinde 350,000 in üzerinde insan Down Sendromludur.

Down Sendromu İlk Ne zaman Adlandırıldı?

Yüzyıllardır Down sendromlu insanlar gerek sanatta gerek edebiyatta tasvir edilmiş ve kullanılmıştır. 19.yüzyılda İngiliz doktor John Langdon Down, Down Sendromlu insanlar için ayrıntlı bir tanımlamayı yayınlamıştır. Bu akademik çalışma 1866 yılında basılmıştır. Ve Down bu çalışma ile bu sendromun babası olarak tanınmış ve daha sonraları onun adı ile anılmıştır. Down'dan önce de bazı bilim adamları bu sendromun karakteristikleri hakkında çalışmalar yaptılarsada da ilk kez Down bu sendromun kesin tanılarını ve farklılıklarını ortaya koyan kişi olmuştur.

20.yy boyunca tıp ve bilimde ilerlemeler araştırmacıları Down sendromlu insanların karaketistikleri üzerinde daha ileri araştırmalar yapmalarını sağlamıştır. 1959 ylında Fransız doktor, Jerome Lejuene, Down Sendromunun kromozom anormalliğinden ileri geldiğini belirlemiştir. Her hücrede olması gereken 46 kromozom yerine Down Sendromlu kişilerde 47 kromozom gözlemiştir. Daha sonraları ise extra bir bölünme vaya tamamlanmış 21.kromozom ile Down karakteristikleri arasında bir ilişki kurulmuştur.

Neden Down sendromu "genetik durum" olarak tanımlanmaktadır? İnsan vücudunun yapı taşı hücrelerdir ve her hücrenin bir merkezi vardır ve bu merkez hücre çekirdeği olarak bilinir ve burada genetik bilgiler depolanmaktadır. Bunlarda genlerdir ki ve kalıtımsal özelliklerimizi içeren bilgileri taşımaktadırlar. Genler birarada grup oluşturarak çubuk şekilli bir yapı oluşturur buna Kromozom denir her hücre çekirdeği 23 çift kromozom içerir bunların her bir yarısı anne ve babadan gelen kalıtımsal özellikleri içerir.

Down Sendromunda 46 kromozom yerine 47 kromozom vardır, bu eksta kromozom 21 numaralıdır. Bu fazlalık genetik materyal de Down Sendromu ile sonuçlanmaktadır.

%95 Down Sendromu vakasında 21.ci kromozomun 3 kopyası vardır buna "trisomy 21" denir. Kromozomlar kan ve doku örnekleri üzerinde çalışılarak test edilir. Her bir kromozom belirlenir ve işaretlenerek büyükten küçüğe doğru numaralandırılır. Kromozomların bu görüntüsüne Karyotip denir.

Down Sendromuna Ne Sebep Olmaktadır?

Down sendromu genellikle hücre bölünmesindeki bir hatadan kaynaklanmaktadır. Bununla beraber, diğer iki tip kromozom anormallikleri olan Mosaisicism ve Translocation da daha az dereceli olmalarına reğmen Down sendromu ile ilişkilendirilmektedir. Hatalı hücre bölünmesi ile embriyoda sayisi 2 olması gerekirken, 3 tane 21 numarali kromozomdan bulunur. Gebe kalmadan önce yada sonrasında 21 nolu kromozom çifti ya spermde yada yumurtada hatalı bölünme oluşturur. Embriyo gelişirken bu extra kromozom vücuttaki her hücrede kopyalanır. İste bu hatalı bölünme olayı Down Sendromu vakalarının %95 inden sorumludur.

Down Sendromlu doğan çocukların %85 inin 35 yaş altı kadınların çocuklarında görülmüştür bunun nedeni olarak da genç kadınların doğurganlık yüzdelerinin daha yüksek olması olarak gösterilmektedir. Fakat yinede anne yaşının artması ile Down Sendromlu çocuk doğumununda arttığıda diğer bir bilgidir. Bu hatalı kromozomal olayın baba tarafından aktarılma olasılığı olmasına rağmen, kadın yumurtasında daha gebe kalma öncesinde hatalı hücre bölünmesi olabileceğide yada tüm bunların dışında bazı çevresel faktörlerin de konu ile ilişkili olabilecekleri araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Bununla beraber yıllardır süren araştırmalar bize sendromun tam nedenini açıklayamamaktadır. Ebeveynlerin hamilelik öncesinde veya sonrasındaki aktiviteleri ile Down Sendromunun hiç bir tipinde bağlantı bulunmamaktadır.
Mosaicisim de yumurtlama sonrasında başlangıçta bölünen hücrelerden birinde 21. kromozomun hatali olmasindan kaynaklanir. Bu iki tip hücrenin bir mix i şeklindedir, bazıları 46 bazılarıda 47 kromozom taşır. Bu 47 kromozom taşıyan hücrelerde extra bir 21. kromozom vardır. Bu oluşan mozaik desen nedeni ilede mosaicism terminolojisi kulllanılarak tanımlanmıştır. Bu tip Down sendromuna daha az rastlanır ve ve sadece %1 veya %2 lik kısmı oluşturur.

Translokasyon ise diğer bir kromozomal problemdir.

Down Sendromunu Belirlemeye Yardımcı Doğum Öncesinde Yapılacak Bir Test Varmı?

Evet, hamile bayanlarda iki tip prosedür vardır: screening (eleme) testleri ve diagnostic (teşhis) testleri. İlk test fetus un Down Sendromlu olma olasılığını tahmin eder. İkincisi ise fetus un gerçekte sendroma sahip olup olmadığını teşhis eder. En çok kullanılan testler Triple Screen ve Alfa-fetoprotein Plus yöntemleridir. Bu testlerde kandaki belli maddelerin (alfa-fetoprotein, human korionik gonadropin, estriol) değerleri ölçülür ve annenin yaşıda göz önüne alınır. Bu testlerin hamileliğin 15 ve 20. haftalarında uygulanması tavsiye edilir. Bu testler ayrtınlı bir sonogram ile birlikte yapılırsa daha hassas olabilir, çünkü bu testlerin hassasiyeti sadece %60 dır.
Yeni Doğanlarda Down S. Nasıl Anlaşılır?

Bu teşhiste öncelikle bebeğin görünüşü ile ilgili bulgular ve Down Sendromunu belirleyen bazı fiziksel karakteristikler vardır. Düz bir yüz profili, basık nasal köprü, küçük burun, kulak şeklinde anormallik, avuç içinde gözlenen tek ve derin bir çizgi, birinci ve ikinci ayak ayakparmağı arasında normal dışı boşluk, dilin ağız büyüklüğüne oranla daha geniş olması gibi.
Down Sendromlu Bebeklerde Ne Tip Medikal Problemler Görülebilir?

Down Sendromlu çocuklarda bazı sağlık problemlerine daha sıklıkla rastlanmaktadır. Doğuştan kalp problemleri, enfeksiyonlara karşı hassasiyet, nefes alma ile ilgili bazı problemler, çocukluk lösemisi de daha sıklıkla ortaya çıkmaktadır. Bugün artık gelişen tıp dünyası ile burdaki bir çok sağlık problemi tedavi edilebilmektedir. Down Sendromu ile doğan bir insanın tahmini yaşam süresi de yaklaşık 55 yıldır. Down Sendromlu yetişkinlerde ise Alzheimer hastalığına yakalanma riski daha fazladır.

Kaynak: National Down Syndrome Society USA

Papatyanin Faydalari


Merhabalar ;

Bu yazımızda sizlere mucizevi bitki papatya'dan bahsedeceğiz.

Birçok insan papatyayı sadece çiçek olarak görür ve dağdan toplayıp koklar, koklamakla kalmayıp bir de eve getirir, bir su bardağının içine koyar, o bir gün sonra ölür, hadi iki gün olsun, sonuçta bir canlı ölür.

Biz bu güzelim papatyayı sadece koklamak ya da birine hediye etmek yerine aşağıdaki işlemlerden geçirip birçok hastalıktan kurtulsak daha güzel olmaz mı ?

  1. Papatya çayı ile göze pansuman yapılabilir.
  2. Gözdeki şişlikleri giderir.
  3. Papatya banyosunun rahatlatıcı bir özelliği vardır. Özelliklede hastalıklardan
  4. Papatya banyosu, kişinin daha kısa bir sürede toparlanmasını sağlar.
  5. Kaynatılmış papatya suyu ile yüzü yıkamak, cilt için oldukça faydalıdır.
  6. Cildi temizler ve yumuşatır.
  7. Papatya çayı kişiyi ferahlatır.